Mukadder kelâmı değince emr-i vâkinin
Anla ki deli kanı değilmiş çağları mâzinin
Anla ki eski çanları
Kum'barası boşalan saatlerin
...
Eriyen güz rengiymiş
Küstüm bağlarında yediverenin
Anla ki bozulmuş!
Trajik bir öyküye ağaran
Şakaklarından süzülen kır damlası
Bir "veda busesi" kondurmuş aklına toprağın
Ama öylesine karanlıksın
Öylesine hazin
Ya okyanusa dalan şu yorgun güneş
Ya göz kapağı ağrıyan şu yıldız
Ya da sen
Sessizce kayıp gitmektesin
Mağrip seferinden iki cümlecik ömür taşıyan kervanların
D'okunaklı bakışına ilişen
Göbeği kesilmiş şiirsin artık
Bir varmış bir yokmuş- anla ki tarih olmuşsun!
Hadi emzir acını taşlara
Bir hasretin evvelcesi bir gurbetin sonrası
Ne sefası kalmış akşamın
Ne turuncusu bir sabahın
Ne de flintası yılların
Anla ki yorulmuşsun/anla ki uyumuş!
Gün gelir zaman da ölür, geçmişine gömülür
Ne geleceği kalmış sonra, ne de bir genişliği
Gül, dalından kuru aya
İnsan, kanından mâverâya
Çekilirmiş birden, çekilirmiş kalabalıklar tenhaya
Kül yüzünde donuk bir hayret
Tanımsız bir korku
Şu "can kuşu" dedikleri var ya can
Palazlanır da bir gün
Özgürlüğünü görür zindanını üzdürürmüş
Simsiyah bir koku sonra
Esmer ve ağırbaşlı bir duman
Sonra da bir avuç toprak
Buyruğuna teslim olmuşsun rüzgârın
Yazılmış, bir imzaya kalmışsın
Anla ki ölmüşsün/anla ki üşümüş!
Ne zikzakları kalmış baharın
Ne de paltosu bir hayatın
Anla ki hepsi düş'müş
...
21.07.2017
(-r)